GÜZEL AHLAK
Ahmet Nişancı
Eğitimci-Yazar
Doğru Bakış
6 Haziran 2022
Ahlak denilince bireyin aklına “Güzel” ile birleşen “Güzel Ahlak” ve yaşamın her alanını içine alan, aile, toplum ve çevresi ile bütünleşen ilişkiler ağında insanca, sevgilerle yücelen davranışlar bütünü geliyor.
“Güzel Ahlaklı” olarak tanımlanan birey kendi iç dünyasında mutlu olacak, içinde yaşadığı toplumdan da saygınlık kazanacaktır.
Güzel ahlaklı birey varlıklıyken de yokluk içinde olduğunda da yetiştiği kültürden kaynaklı kendisinden vererek, başkalarının yaşamına, dayanışmaya ve toplumsal bilincin gelişmesine katkı sağlarsa, sevgi ve hoşgörü bağlarını güçlendirir ve herkes için mutluluğa kapı aralar.
Bireyin güzel ahlaklı olarak adlandırılabilmesi, kabul görmesi için toplum tarafından benimsenmiş ve herkesin ulaşamayacağı önemli özelliklerinin olması ve toplumun bu özellikleri birçok kez gözleyerek hoşnut ve emin olması gerekir.
Doğru sözlü olmak ve verdiği sözün arkasında durarak gereğini yapmak ve sonuçlandırmak en önemli özelliğidir güzel ahlaklı bireyin. Yerine getiremeyeceği bir konuda -en yakını olsa bile- umutlandırıcı söz ve eylemlere yönelmemek ve karşısındakine bu durumu açıkça ve dürüstçe ileterek sözüne güvenilir bir kişilik sergilemek önemli bir güzel ahlak ilkesidir.
Doğru sözlü olmamak kişiyi “Yalancı Duruma” düşürür; bu durum birey için çok büyük bir insanlık ayıbı olmanın yanında, güvenirlik yitimidir. Birey, tek tek kişilere ya da bir bütün olarak toplum kesimlerine karşı güvenilirliğini yitirdiğinde yaşamı tatsızlaşır.
Ahlakın kişiden kişiye değişen felsefesi açısından değerlendirildiğinde “İyi” ve “kötü” vardır ve bunların açılımında ahlaklılığın özü ve temelleri incelenir, araştırılırsa iki bakış açısı öne çıkar.
1. Subjektif (Öznel) Ahlak, çeşitli davranışların yanlış ve doğru oluşunu belirleyen bir yargı ve ilkeler sistemi ya da inancı anlamında bireylerin doğrudan kendi nefislerine karşı nasıl davranmaları gerektiğini belirler; kötü düşünmemek, yalan söylememek, iftira atmamak ve diğer.
-2-
Başlangıç olarak doğrulara yakın olsa da bireyin (Sübjektif ) fikirleri, görüşleri her an değişebilir.
Örneğin birey bugün “Ak” dediğine ertesi gün “Kara” der; bugün “Veririm” der, ertesi gün “Vermiyorum” der; İftira etmenin, yalan söylemenin kötü olduğunu bilir, ama yine de iftira atmaktan, yalan söylemeden geri durmaz.
2. Objektif (Nesnel) Ahlak: Bu bakış açısında ahlakın sonradan edinildiği, aile, okul, çevre, din gibi kurumlar aracılığıyla toplum tarafından bireye aktarıldığı kabul edilir. Objektif ahlak, bireyin diğer insanlara nasıl davranacağını, doğruları belirler; başkalarına zarar vermekten kaçınma, verilen sözleri tutma, başkalarını kötülememe, küfürden uzak durma, yardımlaşma ve benzeri “İyi”leri içerir.
Bir de vicdan var: Vicdan, insanın iyiyi ve kötüyü ayırt etmesini sağlayan doğruyu ve yanlışı bulduran içsel güçtür, yetenektir
Ahlak değerlerine ister kültürel, ister dinî, ister dünyevî ve felsefi yönlerden bakılsın ve değerlendirilsin, bireylerin, toplulukların düşünüşlerinde farklı ahlak ögelerinin öne çıkması kabul edilebilir bir anlayış olabilir mi?
Ama ahlaka iyi ve kötü açısından objektif bir görüşle bakıldığında “Böyle bir sorunun gereksiz olduğu düşünülmelidir.
Ülkemizin insanları kendilerini tanımlarken “Ben Anadolu İnsanıyım” diyerek başlar söze. Anadolu insanı olmak güvenilirliğin sembolleşmesidir. “Anadolu İnsanı” ile “Güzel Ahlaklı” tanımlamaları / tamlamaları / birbirinin üstüne oturmuş ve tek anlama dönüşmüştür bu benzerlikten dolayı.
Anadolu insanı nasıldır?
Anadolu insanı kimseye haksızlık yapmaz, kıymet bilir; zor kullanmaktan ve incitici sözlerden, özellikle küfürden, ailenin namus ve şerefinden kötü söz etmekten, göz koymaktan kaçınır; halkın anlatımıyla eline, diline, beline hâkim olmaya önem verir, haksızlıklara karşı da haklının yanında yer alır.
Anadolu insanı delillere dayanarak emin olmadan karşısındaki bireyleri suçlamaz; hele hele suçlamak gerekli olduğunda bile kirli dil kullanmaz.
Anadolu insanının dili de kendisi gibi saftır, temizdir; hakarete varan söyleyişlerden özellikle kaçınır. Hayattan kendisi için ne isterse, sadece dostları için değil, insan oldukları için düşmanlık edenler ya da düşman belledikleri için bile onu ister.
Anadolu İnsanı ne söyler ne ister örneğin?
-3-
“Allah doğru yola iletsin!” der.
“Allah akıl fikir versin!” der.
“Sağlıksız görünüyor; inşallah tez zamanda sağlığına kavuşur!” der.
“Bana haksızlık yapıyor ama, bunun bir de ötesi var. Yalan dolanla zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkılır ama, yalancının mumu yatsıya kadar yanar!” der.
Bir toplumun vatan sevgisi ve onun korunması için gerektiğinde canını ortaya koyarak özverili davranması en önemli yurttaşlık görevdir.
Toplumun sağlıklı yaşayabilmesi için en önemli diğer değer ahlaklı olmaktır.
Ahlak dışı hareketleri hafife alan toplumlar çürümeye mahkumdur.
Yalan söylemek, rüşvet alıp vermek, hırsızlık, gereksiz tartışmalar yaratarak toplumu gerginliğe sürüklemek, insanları taciz etmek, küfür, hak hukuk tanımamak, bir şey verirken karşılığını beklemek; bunların tümü ahlaksızlık tanımı içindedir.
Ahlaksızlığı ulus için bir güvenlik sorunu olarak değerlendirmenin yanlış olmadığı düşünülmelidir.
Felsefe açısından bakıldığında yaşamında yanlışlıklar, haksız kazançlar olanlar rahat uyuyamazlar ve yaşamdan bu nedenle haz almazlar.
Haz duymayan birey özgür değildir.
Akılcı bakışla toplumları bilge insanların yönetmesi ve ehil olmayan kişilerin çıkar karşılığında görevlere getirilmemesi mutlu toplum için vazgeçilemez bir kural olarak benimsensin istenir.
Toplumları yönetmeye istekli olanların (siyaseten yönetmeye talip olanların) bile inanma, bilme, eyleme geçme yolları her yerde ve her zamanda aynı olmayabilir.
Üstün insan kimliği taşıyan ve yönetmeye istekli olan siyasilerin ahlaklı yaşam için kuru sözler etme yerine, toplumu ayrıştırmadan, germeden eyleme geçmenin önemine vurgu yaparak zamanı iyi değerlendirmeleri ahlaklı olmalarının da gereğidir.
Ünlü bir atasözümüz “At binicisine göre kişner!” der. İyi, güzel konuşmak görev için yeterli sayılamaz. İyi konuşabilen ve kendisine inandırıcılığı ile puanlar toplayan bir birey “İyi at biner!” anlamı kazanmaz.
-4-
Ahlakın ölçütleri içinde menfaat ve faydayı ölçüt olarak alanlar yanılgıdadırlar; Ahlak için asıl ölçüt erdem ve vazifedir.
Anlamayanlar için Kur’an’ın Nur Süresinden de bir örnek:
Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah, günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü sonuçlarından koruyandır (Kullarına karşı merhameti olan Rahîmdir. (Nur: 22)
İffetli, hiçbir şeyden habersiz ve mümin olan kadınlara iftira edenler, dünyada ve ahirette lanetlenmişlerdir. (Nur: 23)
O gün dilleri, elleri ve ayakları yaptıklarına dair aleyhlerine şahitlikte bulunacaklardır. (Nur: 24)
“Yanlışlıkların, haksızlıkların bir gün mutlaka açığa çıkmak gibi kaçınılamaz halleri var; unutulmasın”!
Sözcükler:
Erdem (Ad): Ahlakın övdüğü ve ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik, ölçülülük gibi niteliklerin ortak adı.
İffetli (Sıfat): Namuslu
Rahîm (Ad): Allah