SUÇLAMALARA KARŞI GERÇEKLER
Bu yazı, önceki dönemin Genelkurmay Başkanı ve halen Silivri’de Ergenekon yargılamaları nedeniyle tutsak Sayın İlker Başbuğ’un zindanda yazdığı “Suçlamalara Karşı Gerçekler” kitabı üzerine kısa bir değerlendirmedir.
6 Ocak 2012 günü tutuklanarak Silivri zindanına gönderilen Sayın İlker Başbuğ tutuklama kararının arkasından verdiği ilk mesajıyla Türk Ulusu’na şöyle seslendi:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla tutuklanmıştır. Takdir Yüce Türk Milletine aittir.”
“Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme” Suçunu Reddediyorum.”
“Suçlamalara Karşı Gerçekler” Sayın Başbuğ’un tutukluluğu sırasında yazdığı üçüncü kitap. Diğerleri ”20.Yüzyılı En Büyük Lideri Mustafa Kemal (1881’den 1923’e)” ve “20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk (1923’ten 1938’e).
Sayın Başbuğ, “Suçlamalara Karşı Gerçekler” kitabı ile kendini savunmuyor. Kitabını okuyacağına inandığı Türk Ulusu’nun önüne kendisine yöneltilen suçlamaların yersizliğini, yetersizliğini, gerçek dışılığını kanıtlamaya yönelik bir akıl süzgeci olarak koymaya çalışıyor. Bu kitap çalışmasında tamamen haklı ve gerçeği yansıtıcı kanıtlar koyuyor ortaya ve hâkim huzurunda kendini savunmayı reddeden tutumuna karşın Türk Ulusu’na hesap vermeyi ve böylece haksız yargılamaya karşı kendi ulusu önünde direnmeyi, aklanmayı yeğ tutuyor. Kesinlikle söylemeli ki, bunu da başarıyor.
Sayın Başbuğ gerçekleri çok çıplak ve açıklıkla ve kanıtlarla sunarken, kendisini yargılayan hâkimlerden başka herkesin anlayabileceği bir dil kullanıyor ve kendisine yöneltilen bütün suçlamaları inandırıcı kanıtlar göstererek çürütüyor, yok ediyor.
Suçlamalara karşı gerçekleri savunurken Sayın Başbuğ’un en çok kullandığı örnekler kendisine yöneltilen suçlamalara karşı birlikte çalıştığı, bir başka deyişle atamasının yapılmasında imzası olan Sayın Başbakan R.T.Erdoğan’a karşı bir kırgınlık ve sitem içinde bile bulunmaması dikkati çekiyor. Acaba, haklı, hakları olduğu halde bunu dikkate alıp önemsemeyen kişiyi dikkate almayarak bir başka biçimde mi kırgınlığını belirtiyor Başbakana karşı diye düşünülebilir mi?
Sayın Başbakan yakın ilişkiler içinde çalıştığı Sayın Başbuğ’un en azından tutuksuz yargılanması gerektiğini söylüyor, ama tutuksuz yargılanabilmesi, hatta anayasaya göre yalnızca Yüce Divan tarafından –Anayasa Mahkemesi- yargılanması gerektiği konusunda bir girişimde bulunmuyor. MİT Müsteşarının yargılanabilmesini yasa değişikliğiyle başbakanlık iznine bağlayan Başbakan neden Türk Ordu’sunun en üst komutanı için tavır koymuyor, risk almıyor?
Açıklamalara örnek gösterilen ve dikkati çeken bir başka husus: Sayın Başbuğ’un basında çıkan yazılardan aldığı örnekleri daha çok – hatta tamamına yakınını -sağ basın yazarlarından, gazetelerinden alıntılamış olması ve bu alıntıların bakış açılarının olumluluğu.
Habertürk, N.Bengisu Karaca, 7 Ağustos 2013:”İlker Başbuğ Müebbeti Gerektirecek Ne Yaptı?”Mehmet Ali Birand, Posta, 31 Mart 2012: İddianameyi sağdan okudum olmadı. Soldan okudum olmadı. Varsayımlar dışında somut bir yere varamadım.”
Mehmet Ali Birand, Hürriyet, 17 Şubat 2012: “Kamuoyu vicdanı Başbuğ ile ilgili yaklaşımı hiç mi hiç kabul etmeyecektir.”
Taha Akyol, Hürriyet, 28 Mart 2012:”Başbuğ’un sadece şahsen değil, Genelkurmay Başkanlığı yaptığı dönemde, kurumsal olarak da hükümete karşı askeri nitelikte cebir ve şiddet tavrı olmamıştır.”
İsmet Berkan, Hürriyet, 1 Nisan 2012: “İnternet Andıcı bir gayya kuyusunun içine düşürüldü.” Bir iddianameyle bir Genelkurmay Başkanı “Demokrasi ve Halk Düşmanı” olarak ilan ediliyor.
Nazlı Ilıcak, Sabah, 15 Mayıs 2012: “2008’de Genelkurmay Başkanı olan İlker Başbuğ, faaliyete geçmeyen internet siteleri nedeniyle yargılanıyor.”
Mehmet Y. Yılmaz, Hürriyet, 9 Mayıs 2012: İnternet Andıcı davası olarak bilinen davanın 1. Ergenekon davası ile birleştirilmesi aşaması ile “Sanıklar arasında örgütsel ilişkinin açıklıkla ortaya konulmadığı, suçların birbiri ile ilişkisinin varsayımlar üzerinden yürütüldüğü torba dava olarak yıllarca süreceği” irdelenmiş.
Cengi Çandar, Radikal, 29 Haziran 2012: “Emrinde koca Türk Silahlı Kuvvetleri bulunmuş olan İlker Başbuğ’u Genelkurmay Başkanlığı yaptığı önemde silahlı terör örgütü ve darbecilik ile tutuklamak ve tutuklu yargılamak büyük bir garabettir.( Garipliktir, tuhaflıktır, yadırganacak bir yönü vardır.) Bir başka hukuk cinayetidir.”
Amberin Zaman, Habertürk, 24 Temmuz 2012: “Aleyhte sunulan delillerdeki tutarsızlıklar, hatta abuklukların (saçmalıkların) yanı sıra, masumiyetleri kuvvetle muhtemel insanlarında içeriye tıkılması davayı gölgelemekte. Bunlar, Başbuğ aleyhindeki iddialara baktığımız zaman da karşımıza çıkıyor……AKP’nin birçok tepe ismi Genelkurmay Başkanlığı döneminde ne kadar uyumlu olduğuna dair övgüler düzüyorlardı”
Sayın Başbakan Erdoğan da Başbuğ’un tutuklanmasından yaklaşık altı ay sonra 6 Haziran 2012’deATV’de katıldığı canlı yayın proğramında: “……Bu insanlar birçok yerlere hayatlarını ortaya koyarak gidiyorlar…..Tutuksuz yargılanabileceği halde maalesef tutuklu yargılananlar var… askerdir… gazetecidir…siyasidir…bu insanların tutuksuz yargılanmaları mümkünken niçin illa da bir tutuklu yargılanmaları süreci yapılıyor.” Yine Başbakan Erdoğan 5 Ağustos 2012’de yaptığı güncel değerlendirmede: Yapılan benzetmeleri ve yakıştırmaları asla doğru bulmuyorum. Yani bir örgüt elemanıymış, bir örgütün mensubuymuş gibi. Tük Silahlı Kuvvetleri’nde Genelkurmay makamın gelmiş bir insan için bu tür yakıştırmanın, bu tür benzetmenin doğru olmadığını, kesinlikle insaf dışı olduğunu düşünüyorum.”diyor. Diyor da, söyleminin gereğini niçin yapmıyor, ya da niçin yapamıyor? Ama MİT Müsteşarı konu olunca gereğini yapabiliyor!
CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu 15 Ocak 2013 günü Çin ziyareti sırasında: “Başbuğ’un tutuklanması doğru değil… Akılla ve mantıkla alakası yok. Genelkurmay Başkanı’ndan terörist mi olurmuş.” Değerlendirmesi yapıyor.
Yine MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin 14 Ocak 2013 günü gerçekleştirdiği Silivri Cezaevi ziyaretinde :“Başbuğ’un haksız, mesnetsiz ve insafsız iddia ile suçlanarak adalet duygusunun rencide edildiği ve zedelendiği; yargıdan kaçma ve delilleri karartma ihtimalleri hesaba katılmadan tutuklanmasının ve özgürlüğünden alıkonulmuş olmasının yanlışlığını ortaya koyan” konuşması önemli bir tespittir.
AKP-CHP-MHP liderlerinin tespitlerindeki ortak noktaya dikkat ediniz; “Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir kişinin terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanması akıl ve mantık dışı bir olaydır.” Düşüncesinde birleşiyorlar.
Ve Sayın Başbuğ, Genelkurmay Başkanı olarak dürüstlüğüne ve suçsuzluğuna bir bağlantı kurmak amacıyla, 14 Nisan 2009 günü Harp Akademilerinde yaptığı “Yıllık Değerlendirme Konuşması” için demokrasiye, özgürlüklere, seviyeli, bilgili, ölçülü devlet adamlığına ve diğer üstün kabul edilen erdemlere sahip olduğu yönünde olumlu yorumlar yapan gazetecilerin yazılarından alıntılar yapıyor kitabında. Alıntı yapılan gazeteci ve gazeteler şöyle:
Eyüp Can/Hürriyet – Umur Talu/Sabah – Yavuz Donat/Sabah – Fatih Altaylı/Haber Türk – Taha Akyol/Milliyet – Reha Muhtar/Vatan – Nagehan Alçı/Akşam – Yılmaz Öztuna/Türkiye – Mehmet Altan/Star – Şamil Tayyar/Star – İbrahim Karagül/Yeni Şafak – Ali Bayramoğlu/Yeni Şafak – Hakkı Devrim/Radikal – Akif Beki/Radikal – İsmet Berkan/Radikal – Lale Sarıibrahimoğlu/Taraf – Mümtaz’er Türköne/Zaman – Mustafa Ünal/Zaman – Emre Aköz/Sabah – Kadri Gürsel/Milliyet – Mehve Evin/Akşam – İsmail Kapan/Türkiye – Mustafa Karaalioğlu/Star – Murat Birsel/Star –Ahmet Kekeç/Star – HasanCelal Güzel/Radikal – Ekrem Dumanlı/Zaman – Mehmet Metiner/Star – Etyen Mahçupyan/Taraf – İrfan Yıldırım/Zaman – Ali Bayramoğlu/Yeni Şafak – ŞahinAlpay/Zaman – Önder Aytaç ve EmreUslu/ Taraf – Niyazi Öktem/Star – Yalçın Akdoğan/Star
Rejim ve ordu ile ilgili iki düşünce bir bakıma kitabın sentezi (bileşik düşüncesi) gibi:
1. “Bir rejim, halkın adalete inanmaz bir hale geldiği noktaya gelince, o rejim mahkûm olmuştur.”Montesquieu
2.Avrupa Parlamentosu’nun Hollandalı üyesi Marietje Schaake soruyor ve yanıtlıyor: ”NATO’nun ikinci büyük ordusu teröristler tarafından yönetilebilir mi? Buna inanmak zor.”
Kaynak Yayınları tarafından yayımlanan kitabın ön kapağı İlker Başbuğ’un general üniforması ile bir resmi ve Atatürk’ün “Düşmanlarımız herkesten evvel subayları öldürürler.” Özlü sözüyle resmedilmiş. İlker Başbuğ’un kısa bir biyografisi ve önsözden sonra kitap Tarihe Düşülen Notlar (6 başlık altında) ve Çalınan İki Yılda Yazdıklarım (49 Başlık altında) olarak iki bölüm olarak düzenlenmiş. Kitap, sonundaki Fotoğraflar ve Dizin’le 304 sayfadan oluşuyor.
Kitabın arka kapağında “Bu tarihi süreçte yargı, siyaset, medya, silah arkadaşlığına vefasızlıkla Türk Silahlı Kuvvetleri sınıfta kaldı.” Görüşüne karşın, “Cezaevinde bulunanlar, sevenleri ve aileleriyle dimdik ayakta kaldılar, ne eğildiler, ne de büküldüler!”değerlendirmesi yapılıyor.
Bu kitapta Türk Silahlı Kuvvetlerine -dolayısıyla gazetecilere, bilim adamlarına, siyasetçilere karşı kurulan kumpasın herkes tarafından anlaşılabilir bir analizini (ayrıştırılmış incelemesini) bulacaksınız. 3 Şubat 2014
SUÇLAMALARA KARŞI GERÇEKLER
Yanıt